Seyahat Arşivim

Ücretsiz seyahatler. Gezilebilecek ve huzur verici konumlar. Kamp ve Piknik alanları.

Random Posts

LightBlog

Breaking

15 Ocak 2018 Pazartesi

Kars tabi ne sandın?

Her şey facebook'ta bir çağrıya çıkmamla başladı, Kars'a Doğu Ekspresi ile gitmeyi yıllardır istiyor idim de işten güçten fırsat olmamıştı. Hazır şimdi bolca vaktim var niyetlendim. Yol arkadaşları arıyordum. Doğukan da gitmek istediğini yazdı sonra o da kendi hesabında bir çağrı açınca biz bir ara Kars'a girmek isteyen 9 kişi falan olduk. sonra sayımız 6 ya, yola çıkacağımız gün de 5 e düştü. Birbirimizi tanımıyorduk Doğukan ortak arkadaşımızdı ve Ankara Gar'da 8 ocak 2017 günü buluştuk. Bu tarih benim işten ayrılmamın 4. ayının dolduğu tarih ve 4. ay kutlamam da böylesine muhteşem bir tren yolculuğuna geldi ne güzel oldu:)

Bu sene Doğu ekspresinin patlamasından dolayı- yazan burada ekspresin çok popülerleşmiş olmasını kastediyor- bilet bulmak oldukça zor oldu ama 2 adet yataklı oda ve 2 adet pulman biletiyle trendeki yerimizi aldık. Zamanımızın çoğunu yanımızda bize neredeyse bir hafta yetecek kadar yiyecekle tek bir odada 5 kişi olarak geçirdik. Ay tren böyle güzeldi şöyle harikaydı demicem zaten trenlere bayılırım ve tabii ki bu yolculuğu da inanılmaz sevdim. Gene olsa gene giderim. Uyuduğumuz zamanlar dışında ve hava aydınlıkken harika manzaralardan geçtik. Ama şehirleri kastetmiyorum burada - ülkemizde her bir şehrin ya da yerleşim yerinin ne kadar beton dolu, pis ve çirkin olduğunu hesaba katarsak  insan elinin pek değmediği yerlerde harika manzaralar gördük desem daha doğru olacak...
Bu yazıyı yazarken elimde bir tane bile fotoğraf yok çünkü yola çıkarken yanımda akıllı bir telefon ya da kamera yoktu. (akıllı bir telefon vardı ama arızalı idi ve evet Kars'ta bir kere bile açılmadı) Olsun ekipteki diğer arkadaşların çektiği fotolar gelince yazıya ekleyeceğim.

Elbette herkesin Kars deneyimi kendine herkesler zaten "blogger" ve gezgin ve herkesler şurayı mutlaka görün burada mutlaka bunu yeyin mihvalinde bir ton yazı yazıyor.
Ama ben yine de yazmak istedim çünkü biz Kars'ta inanılmaz eğlendik arkadaşlar:D Öyle böyle değil hem de bayağı eğlendik... İnanılmaz geyikler çevirdiğimiz, Kars'ta nelerin "overrated" olup olmadığına dair videolar çektiğimiz, olayları bayağı bayağı akışına bırakıp kendimizi yardımsever insanların eline bıraktığımız, son gece gülmekten karnımıza ağrılar girdiği doğrudur. Tabi ben anlatınca size o kadar komik gelmeyecek ama olsun.. Geri dönüş yoluna girdiğimden beri arkadaşlarımı arayıp anlatıyorum hatta bu akşam da biraz anlatınca bir arkadaşım bayağı bir masal ortamı yarattın kafamda dedi ki o yüzden bu uyarıyı yapma gereği hissediyorum. Çünkü siz gidince aynısı olmayacak!!! O tamamen ekibin enerjisi ile ilgiliydi bizce. Bir de bir şekilde akışa  ve insanlara güvenmemiz ile ilgili.  Tabii ki siz de eğlenebilirsiniz ki eğlenin ama aynı deneyimi beklemeyin.




Şimdi birazcık gün gün neler yaptık ettik diye yazacağım bakalım yazı nasıl şekillenecek?

0.gün - 9 Ocak 2017

Kars'a gece 11 civarı vardık bu da demek oluyor ki tren yolculuğumuz yaklaşık 28 saat sürdü çünkü tren Sarıkamış öncesi arızalandı ve biz bir saatten fazla aynı yerde bekledik. O bekleme esnasında tren görevlisi Derviş Abi'nin hoş sohbetinin altını çizmeden olmaz :)

O gece konaklamak için bir ev kiralamak durumunda kaldık zira bizi ağırlayacak kimseyi bulamamıştık. Ama evi kiraladığımız arkadaşlar sağolsunlar gelip bizi arabaları ile aldılar ve eve götürdüler.

1. gün -10 ocak 2017

İlk günümüzü Çıldır Gölü'ne ayırmaya karar verdik. Öğrendik ki Belediye'nin ücretsiz servisleri varmış ve belediye binasının önünden 10:30'da  kalkıyormuş. 
Öncesinde kahvaltı için Doğukan'ın ekşi sözlükte okuduğu bir öneri üzerine bir peynirci dükkanına girip kendimize eski kaşar ve gravyer peyniri aldık hemen karşısında bir çay evi bulduk ve yanındaki fırından sıcak pide aldık. Çay evinin sahibi Fırat Abi Kars maceramızın starlarından biri. Kendisi yazının ilerleyen satırlarında da göreceğiniz üzere çok tatlış ve yardımsever bir abimiz:) Kahvaltımızı ettikten sonra bir Türk kahvesi içelim dedik ama Fırat abi kahve yapmayı bilmiyormuş tabii ki ben hemen atladım ben yaparım diye de kahve de olmayınca çay evinde o iş yalan oldu ama Fırat abi dedi ki ben çırak gelince aldırırım kahve akşam içebilirsiniz ..
Çıldır'a giden servis Valiliğin bir tesisi göl kenarında adı Kütük Ev - ama bu kütük evlerden Kars'ta başka yerlerde de var aklınız karışmasın bu Çıldır kenarında olan- orda indirdi herkesi ve dedi ki 2 saat sonra geri döneceğiz. Bize iki saat kısa geldi hem de orada balığın fiyatının yüksek olduğunu söylemişti Fırat Abi ve başka bir balıkçının adını vermişti: Atalay diye bir mekan. Bu ismi trende de duymuştuk mezeleri çok iyi diyenler olmuştu ki deneyimlediğimiz üzere burası gerçekten "overrated". Ama tabi Kütük eve geldiğimizde bunu bilmiyorduk ve şoföre oraya nasıl gideceğimiz i sorduk. Çok uzak gidemezsiniz dedi -yaklaşık 22 km ilerisi- 
Biz de otostop çekmeye karar verdik ama hem beş kişiyiz hem de yol öyle çok arabanın geçtiği bir yol değil. Karar verdiğimiz an elimizi kaldırdığımız ilk araba bizi aldı:D Sağolsun Atalay'a kadar götürdü. Yol boyunca göl manzarası harikaydı. Göl tam olarak donmamış çünkü henüz havalar çok soğumamış o yüzden atlı kızak gölün üzerinde dolaşmıyor. Göl kenarında küçük turlar yapıyor. Yine de gölün üzerinde belli bir yere kadar yürümek mümkün ama bence tehlikeli çünkü buz çok kalın değil. Ben zaman zaman endişeli anlar yaşasam da bizim ekip göl üzerinde bolca vakit geçirdi ve eğlendi. Hatta balıkçıdan istediğimiz süpürge ve adını bilmediğim diğer şeyle göl üzerinde "curling " oynadığımız, bir ton geyik yaptığımız ve eğlenceli videolar çektiğimiz anlar oldu. Sonra ben dedim ki madem sarı balık yemeden Kars'tan ayrılmayın dediler ve Atalay'ı da pek methettiler ben balık yemeden dönmem. İçeri girip kısa bir bilgilendirme aldığımda Fırat Abi'nin sabah verdiği rakamların çoktan değiştiğini, restoranın 40 TL lik bir menü yaptığını ve menüyü istemeyip sadece balık salata yemek isterseniz  o şekilde servis yapmadıklarını öğrendim. Yine de peki deyip denemek istedik. Bence fazlaca abartılmış çünkü fazlaca yağlı ve tuzlu idi balık. Pişirilme şeklinden olduğunu düşünüyorum ama balığın tadını alamıyorsunuz. Çok gömmek istemem ama öyle lezzetli bir meze falan da söz konusu değil menünün içinde. Zaten menü dışında da başka alternatif sunmuyorlar. Mekan dolup taşıyor o ayrı tabi herkes bir yerlerden duyup gelmiş, bir dolu yerli turist var tur arabaları gelip gelip gidiyor.








Bu esnada bizim belediyenin servisine yetişemeyeceğimiz anlaşıldı tabii biz yemek sonrası gölde gene epey vakit geçirdik resimler çektik. Dönüşte de yine otostop çektik; ilk önce bir öğrenci servisi aldı kısa bir mesafe sonra da köye varınca inmek zorunda kaldık. Sonra yürümeye ve fotoğraf çekmeye devam ettik. Bir araç durdu ama 5 kişiyi alması mümkün olmayınca grubu ikiye böldük ve Doğukan'la Işılsu'yu geride bıraktık. Kars'a varır varmaz da Fırat Abi'nin dükkana koştuk kahve içmek için. Geride kalan arkadaşları alan araçta Kars'taki tek sinemanın sahibi ve bir Abi daha varmış ve bizi o akşam ki bir film gösterimine davet etmişler :) 
Film işi bence bayağı iyi denk geldi çünkü gösterimi yapılacak olan film yarı belgesel bir film ve Kars'la ilgili, Kars'ı gezmeden önce filmi izlemek bence çok hoş bir tesadüf oldu ve ben filmi sevdim. Bence deyip duruyorum çünkü ekipteki herkes çok sevdi diyemeyeceğim :) Filmden sonra söyleşiye de kaldık ve genel olarak keyifli zaman geçirdim. Çok uzun bir adı var filmin ve oyuncular da çoğunlukla Kars'ın yerel halkı. Müzik üzerinden şekillenen bir hikayesi var.  Söyleşi sonrası tanıştığımız kişilerle sohbet ederken galiba Kars'ın yarısına telefon numaralarımızı verdik :D Çünkü bir sonraki gece için kalacak yerimiz yoktu ve sağolsun yardımcı olabileceğini söyleyen kişiler çıktı. -Kars'ın yarısına telefon verme kısmı tabii ki mübalağa ama bu konuyu çözmek için bir çok kişiden tel numarası alıp kendi numaramız verdiğimiz doğru-

Film sonrası bizi o akşam evinde ağırlayacak olan arkadaşa gittik ve ertesi sabah güne pek erken başlamak zorunda kaldık çünkü arkadaşın evden erken çıkması gerekiyordu :/

2. gün -11 Ocak 2017

O günü Ani Harabelerine ayırmaya karar verdik. Ama önce sabah kahvaltısı için Beratım Közde Çay Evine gittik. Fırat abi bize közde patates sözü vermişti. Biz de bal kaymak - harikaydı- ve peynir alıp gittik. Tereyağını Fırat abi ısmarladı:D Kahvaltımızı edip Ani Harabeleri için yola çıktık. Valiliğin servisi varmış oraya giden ama bu sefer ücretli servis. Kişi başı öğrenciler için 10 TL, öğrenci olamayanlar için 14 TL. İki saat kalıyor servis orada ve geri dönüyor, biz daha uzun kalmak istediğimiz için sadece 5 TL verip dönüşte servisi kullanmayacağımızı söylüyoruz. Harabelerde sanırım 3 saatten fazla zaman geçirdik. Giriş 8 TL. Ama Bimer'e yazmaya karar verdik çünkü bilgilendirmeler ve yönlendirmeler çok eksik kapıda bir harita var ama harita demeye bin şahit ister inanılmaz kötü bence, üzücü yani :(


(bu arada 4 gün boyunca Kars'ta yerel ulaşıma harcadığımız tek para bu; 5 TL :) zaten şehir merkezinde heryer birbirine çok yakın yürüyerek gidebiliyorsunuz)






Oradan çıktığımızda çok üşümüştük ve köy kahvesine gidip biraz ısınalım ve çay içelim istedik. Hemen çıkışta karşılaştığımız bir teyzeye kahve nerede diye sorduk.  Köyde kahve olmadığını söyleyince yıkıldık. Ama dedik çok üşüdük :/ İçerde soba yanıyor gelin bizde çay için dedi. Birazdan içerde çay içiyor, bebe bisküvilerimizi Teyzenin torunu Enes'le paylaşıyor ve Kemal Sunal'ın Kibar Feyzo isimli filmini maaile izliyorduk :d  Teyzem sağolsun ısındık çayımızı içtik, bol dualarla evden ayrıldık ve yürümeye başladık. Zaten yolun sonu harabeler onun da ardı Ermenistan, dolayısı ile gelen araçların hepsi harabalere geliyor ve dönüyor ötesi yok. Az araç var ve kimse durmuyor biz de beş kişiyiz derken yürümeye devam ediyoruz ve altı kişi oluyoruz. Biraz önümüzde yürüyen Japon arkadaş köpeklerin saldırısına uğrayınca ona yetişiyor ve tanışıyoruz sonra beraber yürümeye başlıyoruz. Kimse durmuyor, bir sonraki köy 5-6 km ötede ve saat 4 civarı... Hava kararmaya başlarsa ne olacak acaba diye düşünmedik değil ama yine de içimizi ferah tutmaya çalıştık. sonra bir araç durdu ama içinde zaten 3 kişi var biz de 6 kişiyiz bölünelim dedik ama bir baktık açık bagaj gibi bişey var dedik ki sığarız yaaa... 9 kişi aynı arabada Kars merkeze döndük. Bizi alan gençler reklam çekimi için Kars!a gelmişler ama sonra çekim iptal olmuş onlar da harabeleri görmeye gelmişler. Bizim o günkü yemek planımız "hengel" yemekti hem çok acıkmıştık hem de hengeli merak ediyorduk, "Hanımeli" diye bir yer tavsiye etmişlerdi oraya bıraktılar bizi; Hanımeli'de evelik çorbası, kaz suyu ile pişmiş bulgur pilavı ve hengel yedik. Bence güzellerdi  ama sonraki akşam daha iyi hengel yapan biryer keşfettik.  O mekanın da adını 3. gün kısmında yazarım :) Biz yemek yerken dışarıda hafif bir kar yağmaya başladı aa bu arada Japon kardeşi de yemeğe davet ettik bizimle geldi. Yemek sonrası kar altında güzel eski binaları keşfederek yürüdük bir müddet ve yine soluğu Fırat abinin çayevinde aldık. Ben kahveleri pişiriken arkadaşlar bir posta daha peynir ve bal kaymak yediler bolca çay eşliğinde ardından da kahveler :D




AA bu arada hala kalacağımız yer hala belli değil, bir önceki akşamdan numarasını aldığımız abilerden birinden haber beklerken ekip kendini gene Kars sokaklarına attı. Kars tanıtım noktaları diye bir şey var böyle telefon klübesi gibim bişey içerideki ekranlardan bilgi alabiliyorsunuz. Ben hiç girmedim ama içeride bir de acil durum tuşu varmış, Işılsu da o tuşa basmış. Veee Tuğçe, gökten inen melek misali gelip bizi kurtardı. Tuğçe "intertukey" grubundaki yönetici arkadaşlardan biriymiş ben gitmeden önce kalacak yer bulmaya çalışırken adını duymuş idim, tanışmak o akşama kısmet oldu. Bir çok telefon konuşması yaptı ve bize kalacak yer ayarlamak için çok uğraştı. En sonunda yürüyüş yaparken gördüğümüz ve beğendimiz binalardan birindeyiz. Eski ahşap bir Rus binası ben avizesini de pek beğenmiştim ve orada kalacak olmak beni mutlu etti açıkçası. Çok da ucuz gecelik ücreti. Temiz çarşaf ve sıcak su var pek mesudum :D

3. gün -12 Ocak 2017

O gün için Sarıkamışa mı gitsek diyorduk ama tam karar verememiştik. Biraz geç uyanınca Sarıkamış fikrinden vazgeçip merkezde takılmaya karar verdik. bir değişiklik yapıp kahvaltı edecek bir mekan aradık. Yöresel Kars kahvaltısı diye pazarladıkları kahvaltının içinde Kars Kaşarı yoktu mesela :D Kötü bir kahvaltı değildi ama yöresel kısmına takıldık biz, sadece yöresel demeseler daha iyi olabilirmiş. Çıkarken de yaşadığımız bir hadiseden dolayı kendilerine çok sempati beslemiyoruz o yüzden isim vermeyeceğim. Kars merkezde dolanıp eski binalara bakaraktan Fethiye Cami'yi görmeye gittik oradan da kaleye doğru yürüdük. Kale etrafında da görülecek bazı tarihi yapılar mevcut onların da bir kısmını ziyaret ettikten sonra kaleye doğru tırmandık ve ardından oradaki mekanda çay içtik. Çayla ilgili dikkatimizi çeken bir şey var çay için süzgeç kullanmıyor oluşları. Bayağı çayın üzerinden kaşıkla tane tane çayları ayıklamak durumunda kaldık. Ben dün bunu bir arkadaşıma anlatırken o bunun misafirperverlikle ve misafire verilen değerle bir bağlantısı olduğunu söyledi ama öyle mi değil mi bilmiyorum henüz araştırmadım.
O akşam için planımız kaz etinin tadına bakmak -tadına bakmak diyorum çünkü bir porsiyon 70 TL!!! Oldukça pahalı bizce, sizce nasıl bilemeyiz ama.. Neyse ki yarım porsiyon diye 35 TL lik bir seçenek yapmışlar ki biz de deneyebileceğiz. Kaleden sonra Kaz evine gittik ama bizi içeri almadılar :D rezervasyon yaptırmak gerekiyormuş ve yer yokmuş :( Ben kaz eti yemeden Kars'tan geri dönmem diye tuttursam da neyse ki ertesi gün de burdayım gündüz vakti daha sakin olabiliyormuş mekan ve yer bulabilirmişiz. Kaz evi yalan olunca sabah kaldığımız mekandaki amcanın tavsiye ettiği Oklava isimli mekanı aramaya koyulduk. Mekanı ararken bir önceki akşam gittiğimiz ama içini göremediğimiz Cheltikov Oteline gittik; güzel bina ama içini yine tam göremedik, bir grup misafir vardı içerde o yüzden heryere bakmamıza izin vermediler. Otelin tam karşısında küçük bir peynir ve bal evi var. Zeliha'nın dükkanı; kadın girişimcileri seviyoruz ve tadına  baktığımız her şey pek güzeldi. Karsta son 3 günde harcağımız para kadarını peynirlere yatırmamız gerçekten ironik ama peynir seviyoruz napalım? :)

Oklavayı bulduk bulmasına ama orada hengel kalmamıştı biz de hemen yanındaki Sini isimli mekana girdik iyi ki de girdik :) ay orda da çok eğlendik ama detayına girmeyeceğim. Etle arası çok iyi olmayan arkadaşlar hengel yedi, ısırgan ve evelik çorbası içtik, mantı ve Şeki dolmasını denedik. Hengel yiyen arkadaşlara göre buranınki Hanımeli'nde yediğimize bin basarmış:) Yan masada yaş ortalaması hayli yüksek kalabalık bir grup vardı. Gecenin sonunda Işılsu'nun ekipten bir amcayı bize tatlı ısmarlaması için ikna etmesi bizce günün olayı. Teşekkür listesine o amcanın da adını yazacağım:D Oradan ayrıldıktan sonra klasik bir ATM turu yaparken yolda karşılaştığımız bir çifti alıp bir kahveciye gidişimiz ve 3 günlük tüm Kars maceralarımızı anlatıp kendimizce tavsiyeler vermemiz de günün başka bir olayı. Aslında Işılsu onları durdurup sadece bir bankanın ATM sini sormak istemişti. Onlar da birkaç saat önce trenden indiklerini söyleyince bu sefer biz aa buraya gidin şurda şunu yapın muhabbetine girdik. Baktık çok doluyuz çok anlatasımız var ayaküstü olmayacak hadi bir kahve içelim diye aldık  arkadaşları yeni açılan kahvecilerden birine götürdük.  O kahveciyi görmüştük daha önce ama gitmemiştik. Kars'taki son gecemizde orayı denemiş olduk ve Kars maceralarımızı anlatırken tabii ki yine çok eğlendik.




4. gün - 13 Ocak 2017

Son günümüz :( İtiraf etmek istiyorum ki ilk gün off sanırım bileti biraz fazla ileri bir tarihe almışım o kadar gün burada ne yapacağız ki galiba çok da yapılacak birşey yok, Kars fazla abartılmış olabilir mi acaba  gibi bir hisse kapılmıştım. Neyse ki öyle olmadı.

Işık ve Doğukan yine Doğu ekspresiyle dönüş yoluna o sabah geçtiler. Biz de Anıl ben ve Işılsu kahvaltı için yine Fırat abinin dükkana gittik. Kahvaltılık birşeyler almamıza izin vermedi Fırat abi bu sabah ben de sizinle kahvaltı edicem dedi ve masayı karşı dükkandan donattı, yandaki fırından yine sıcacık pideler geldi :) Kahvaltı sonrası ben çayevinin yeni elemanı olarak kahveleri pişirdim ve sonra çantalarımızı toparlayıp Fırat abiyle vedalaştık. Giderken elime kocaman bir kaşar tutuşturması hediye olarak.... Anıl'la Işılsu'ya da evlerine gitmiyorlar yola devam ediyorlar diye almamış onlara da eve gidince adresinizi yazın kargoyla göndereceğim dedi :) Çok tatlış değil mi ya??
(Aaa bir de yazmayı unuttum yukarıda, Fırat abi kahve yapmayı bilmiyordu ya kahveleri ben yaptımdı ilk gün, ertesi günü biz yine gidince suratında gülümseme ile dün bir müşteriye kahve yaptım diye sevinmesi ve bizimle paylaşması...sonra Ani harabelerinden geç dönünce biz nerde kaldınız keşke numaranızı alsaydım merak ettim biraz daha gelmeseydiniz arabaya atlayıp sizi aramaya gelecektim demesi...)




Çantalarımızı yüklenip Kaz evine doğru yola koyulduk ve Kaz evine varmadan önce Kaz evine yakın bir yerde Kars Kitap Kahve Evi gibi bir bina gördük -tam adını hatırlamıyorum- , dedik burası neymiş bir bakalım. Kars valiliğine bağlı binada Serhat Kalkınma Ajansının desteklediği  ya da yürüttüğü bir proje gerçekleştiriliyormuş. İçerde kocaman bir kütüphane kurulmuş, gönüllü üniversite öğrencileri ile birlikte çocuklar için etüd çalışmaları yapılıyor, çocuklar ders çalışıyor kimileri kitap okuyordu. Orada da davet üzerine birer çay içip yapılan çalışmalar ile ilgili bilgi aldık, çocuklarla konuştuk. Kalkınma Ajansının genel sekreteri de oradaydı onunla ve eşiyle tanışıp yapılabilecek çalışmalarla ilgili önerilerde bulunduk. - Bu arada Ani harabeleri ile ilgili şikayetlerimizi de dayanamayıp kendisine ilettim :)

Veee son durağımız Kaz Evi... Sonunda kazın tadına bakabildik. Benim için biraz birazcık fazla tuzlu olmakla birlikte lezzetli bulduk ve sevdik. Ayrıca yine evelik çorbası içtik ve adını hatırlamıyorum ama bir çeşit un helvası olan tatlının tadına baktık.

Sonrası vedalaşma faslı; Işılsu ve Anıl Ardahan'a doğru yollarına devam ettiler  ben de hava alanının yolunu tuttum. Uzun bir yolculuk sonrası Tekirdağ'a vardım.

Çok günlük tadında bir yazı farkındayım ama bir yandan da yıllar sonra dönüp bakabileceğim ve hatırlamama yardımcı olacak bir yazı benim için.

Çokça iyi insanla karşılaştığımız için de özel bir teşekkür listesi yapmak istiyorum umarım kimseyi atlamam:
ilk teşekkür Berat'ım Közde Çayevi sahibi Fırat Abi'ye;
Sonra bizi otostopla alan herkese;
Sinema'ya davet  eden Abilere ve sonra konaklama için yardımcı olmaya çalışanlara;
Konaklama için yardımcı olan Tuğçe'ye;
Bizi ısınmamız için evine alan ve çay ikram Teyzeye, adını da bilmiyoruz teyzenin, Enes'in babannesi desek olur zannımca,
Sini'de bize tatlı ısmarlayan Celil Yılmaz'a (kendisini facebookta aradık o aksam ama cok fazla Celil Yılmaz vardı bulamadık:);
Son gecemizde bizi, geyiklerimizi ve maceralarımızı dinleyen çifte;
Trende bizimle sohbet eden Derviş Abi'ye;
Ve yine Fırat Abi'ye ...

Öyle işte biz çokça iyi vakit geçirdik. Ben annemle haziranda gene gidicem sanırım Kars'a, öyle görünüyor..

Yazının başlığı da Işılsu'ya ait, daha iyisini bulana kadar böyle kalsın:)

Sevgiler
Ocak 2018, Tekirdağ






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder