Seyahat Arşivim

Ücretsiz seyahatler. Gezilebilecek ve huzur verici konumlar. Kamp ve Piknik alanları.

Random Posts

LightBlog

Breaking

15 Aralık 2011 Perşembe

Çuf Çuf Çuf...




5 aralık 2011 muratlı-istanbul yolu
Bu tren alanları beni nasıl böyle mutlu ediyor acaba? Bir tren garı gördü  mü hemen içimi bir mutluluk kaplıyor. Binanın içine girmek , etrafı izlemek, yerlerdeki karolar, trenler, tren düdüğü, istasyonlar, istasyonlardaki saatler, Anadolu’nun dört bir yanındaki tren garı binaları..
Trenin içinde yüzümde sebepsiz bir gülümseme hali…Gerçekten nedenini bilmiyorum..Bazen şey diye düşünürdüm; Atatürk tren yollarının yapımına çok önem vermiş ya, sanki TCDD ile seyahat ederken, onun ruhu ile seyahat ediyormuşum gibi gelirdi.. Belki de tarihi ve eski yapılar olduğu içindir. Kendimi belki de bir film karesinin içinde hissediyorumdur; mesela Göl Evi’ndeki sahne, kızla oğlan aslında birbirlerini ilk orda gördüler…
Otobüse, arabalar, uçağa hatta hızlı trene bile tercih ederim şu an içinde olduğum ve tıngır mıngır gitmekte olan treni.. Tekirdağ’dan İstanbul’a ilk defa trenle gidiyorum. Değişik bir tecrübe olacak benim için.Evet az önce yolun 4 saat sürecek olduğunu öğrenmek pek hoşuma  gitmedi ama :/ Eeee hani severdin trenleri diye soracak olursanız zaman aslında mühim değil de sadece uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımla geçirecek zamanımı kısaltıyor bu 4 saat ondan dolayı yani..

Ülkemizde öyle çok yaygın olarak kullanılan bir ulaşım türü değil demiryolu ulaşımı. O yüzden olmalı ki ya da büyüdüğümüz yerde tren olmadığından ilk kez üniversite yıllarımda bindim trene. Nasıl heyecanlanmış ve mutlu olmuştum..Düşünüyorum da şimdi , yine de azımsanmayacak  sayıda tren yolculuğu yapmışım. Belki her biri muhteşem anılar değildi ama hafızam kötü olanlarını silmiş olmalı, hep güzelmiş gibi hatırlıyorum.

En güzeliydi galiba; 2011 senesi Mayıs ayında Nilay, ben ve Ayşe Eskişehir’den Gapgenç trenine bindik. 2-3 vagon festival katılımcısı  vardı. Ne uzun bir yoldu da hiç bitmesin istemiştik. Anadolu’da onlarca gar geçtik. Her istasyonda binaların fotoğraflarını çekmeye çalıştık, uzun zamandır kitaba o kadar vakit ayıramamışız uzun uzun kitap okuduk, oyunlar oynadık..İnsanlarla  konuşup röpörtajlar yaptık ve muhteşem manzaralardan geçtik.

Manzara deyince  yıllar öncesi kardeşimle  Eskişehir’den  İst’ a gelişimiz geldi aklıma. Sömestr tatili içindi sanırım. Heryan kar doluydu ve o ağaçları dağları bembeyaz bir örtünün altında görmek ne güzeldiJ

Sonra yataklı odalarımız ve  “Dostluk Ekspresi” .. Selanik’ten İstanbul’a dönüşlerimiz… Birisinde abicanlaydımJ Deiğerinde de oda arkadaşım Duygu’ydu sanırım. Proje sonrası kadın dedikoduları; Gizem, Başak, Duygu ve benJBolca uyumalı her ikisi de …Şefo ile “Milk” i de izlemiştik dönüş yolunda. Şefo’nun İstanbula vardıktan sonra beni uyandıramayışları ve tehditleri ..

Kötü olanları da var tabi; mesela Atina’dan bindiğimiz Selanik treni..Sene 2008, çok kalabalık ve aşırı klima çalışmasından dolayı buz gibi. Okadar eski yıkık dökük ki nasıl da parçalanmadı yol sırasında diye şaşmıştık Selanik’e vardığımızda. Trene bindik dakika bir gol bir misalı Simay adamın biriyle kavga etmişti , yer kavgası:D Hem de adam Türkçe biliyordu , Gümülcine çingenesiydi yanlış hatırlamıyorsam… Yanımızdaki battaniyeler, daha o gün ucuza bulup aldığımız kazaklar bile kurtarmadı bizi trenin soğuğundan, nasıl da donduk sabaha kadar:S

Öyle işte daha hatırlamaya kalksam neler gelecek aklıma, hep de trende bir yazma aşkı sarıyor beni J

Son sözüm şu olsun bu yazıda –elbet gene yazarım da- Tren candır:D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder