
Ağır kapılardan geçipte, yakıpta saatin altında bir cigara, bir nefes en derinine, bir nefes daha sonra başlar söze; güzel İstanbul, ya da ulan İstanbul, ya da suskun, ya da sus pus. Ya tarayacak saçlarını İstanbul'un ya da çekiştirecek, sarılacak son çare. Ağır kapılardan geçipte; işte İstanbul'dur, işte Avrupa'dır, gümrüksüz, poliçesiz, mühürsüz, üryan. İşte tam karşındadır, bir vapur sesi uzağında.

Ağır kapı; kimlerin gölgeleri değdi kimlerin, kimler reverans etti de, kimler arkasını dönüpte gitti, bir konukluk, bir dokunuş, birşeyler mümkün müdür acaba?
Ağır kapı; kimi alır taşrasını da taşır yanında, kimi kapı da bırakır, kiminin taşrası şehire teşnedir, kiminin şehiri taşraya aşina.
Ağır kapı; ayaklar ile baş arasında, mavi bir sınırdadır. Sınırdır.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder